Galeri

Eserler

Sürüklenme , 2022, Tuval Üzeri Yağlıboya, 100×150 cm.

Gündelik hayata bakıldığında, gelişen teknoloji ile beraber insanların makineleştiği ve besomaniac tarafından baskı altına alınıp istenilen düzene/kurguya ayak uydurdukları görülmektedir. Günlük hayat da insanlar iradeleri dışında bir makinenin içinde kurulmuş çarklar gibi görünseler de aslında bilinçli bir şekilde o makinenin bir parçası haline gelmiştirler. Yaşadığı doğaya çevreye karşı bilinçli bir yaklaşım sergilemesi gereken insan aksine yeniliklerin getirmiş olduğu yapaylığa karşı uyumlu bir şekilde kitlesel olarak hareket etmektedir. Eserde, doğanın sunmuş olduğu zengin görselliğin içinde; tabiatın ritmi, enerjisi, spontaneliği ve kendi içindeki ahengi ne karşı İnsanın bitmek bilmeyen hırsıyla doğayı her gün biraz daha tüketip yapaylığa suni bir yaşama dönüştürmesi ele alınmıştır. insanın kendisini tabiattan koparıp yapaylığın içine boğup, hapsettiği ve o yapaylığa ayak uyduran, belli güç odakları tarafından yönlendirilmiş kurulmuş oyuncaklardan farkı olmadıkları tastic edilmektedir. Bu bağlamda da doğaya sırt çevirmiş kurulmuş moddaki insanlar, suni ve metal bir yapı içine sıkışmış bir zeminde sunulmuştur. Her ne kadar insanın doğadan ayrı bir varlık olmadığı herkes tarafından bilinse de günümüzde giderek bir kopuşun yaşadığı yadsınamaz bir gerçek olarak beni rahatsız etmektedir. Bu nedenle insanın doğayla bütünlüğünü derinden hissederek onun ritmini yeniden keşfetmesini sağlamak amaçlı İnsanın doğayla olan iletişimi ve ilişkisini sorgulamaya yönelik bir eleştiri amaçlanmaktadır.

Yankılar, 2023, Tuval üzerine yağlı boya, 88×72 cm.

Çaykovski’nin “Yevgeni Onegin” operasındaki “Son Cevap” bölümü: Tatyana’nın mektubu, Onegin’in pişmanlık duygusunun güçlü bir sembolüdür ve bu nedenle mektup, Onegin’in pişmanlığı ile Tatyana’nın güçlü karakteri arasındaki bağı ortaya koyar. Ayrıca aşkın gücünü ve onu ifade etmenin önemini vurgular. Eserin arka planındaki atmosfer, Onegin’in “Son Cevap” bölümündeki zorlu durumunu ve iç dünyasındaki karmaşayı yansıtır. Bu atmosfer, Pişmanlık hissi ile birleşerek Onegin’i adeta ele geçiriyor. Bu bölüm benim için insanın iç dünyasını ve hayatındaki seçimleri sorgulatan bir sanat eseridir. Aşkın ve sevginin gücünü yansıtır.

“Genetik Palet”, 2023, Tuval Üzerine Yağlı Boya, 95×130 cm.

Aynı türlerin farklı bilinçlerle ve coğrafyalarda gösterdiği varyasyonlar, insanları ve diğer canlıları 8 köşeli bir forma, yani bir küpün içine koyarak küreselleşmiş gibi görünmesine sebep olur. Bu anlamda, küp ve küre metaforları kullanılarak farklı düşünsel boyutlar işaret edilir. Sonsuzluğu simgeleyen kürenin yerine kaderin keskinliğini simgeleyen
küp. İçi boş yarım küre ve krokiler, farklı bilinçleri ve coğrafyaları simgelerken kuş türlerinin farklılığı da varyasyonu ifade eder. Küp şekline farklı açılardan bakıldığında farklı formlar yaratması, çeşitliliği ve farklılığı temsil eder.

“İki Dünya Arasında”, 2023, Tuval Üzerine Yağlı Boya, 110×45 cm.

El değmemiş doğanın dinginliği ile şehir hayatının hızlı tempolu kaosunu bir araya getirerek, zıtlıkların dansı yansıtılmıştır. doğanın sessizliği ve doğal güzellikleri ile beton yapıların gürültüsü ve yapaylığını birbirine karşı koyup, böylece anın geçiciliği ve yaşamın farklı yönleri vurgulanmıştır. Bu karşıtlıklar arasında denge kurarak, insanların içsel huzuru bulmalarına ve anın değerini kavramalarına yardımcı olmayı hedefliyorum. Sessiz ormanın derinlikleri ile beton koridorların yankılanan çığlıkları birbirine karşı konumlandırarak, anın ölümsüz geçiciliğine odaklanıyorum. doğanın yumuşaklığı ile şehrin keskin hatlarının uyumunu deneyimlemeye davet ederken, anın kıymetini fark etmeye ve anın içinde derinleşmeye yönlendiriyorum. Eser, doğanın ruhunu şehir hayatının ritmiyle harmanlayarak, insanları bir an durup nefes almaya, düşünmeye ve anın güzelliklerini keşfetmeye çağırıyor.

“Göçün Yankıları”, 2023, Tuval Üzerine Yağlı Boya, 31×40 cm.

Bu dünyadan göçmek, insanoğlunun ortak kaderi ve evrensel bir gerçeğidir. Günümüz dünyasıyla ilişkilendirdiğimizde ise, modern yaşamın getirdiği karmaşıklıklar, zorluklar ve belirsizlikler içinde, bu ortak nokta daha da derin bir anlam taşır. Teknoloji ve iletişim araçlarıyla sürekli bağlantı halindeyiz, ancak içsel bağlantılarımızı kaybetme tehlikesi altındayız. Göç, hem bedensel hem de ruhsal bir ayrılığı simgelerken, günümüzün yoğunluğu içinde kendi içimize dönüp, anın değerini ve insan ilişkilerinin özünü hatırlama çağrısı yapar. Eserde, insanın kendi içindeki labirentlerde kayboluşunu ve aynı zamanda bu karmaşıklığın içindeki anın değerini gözler önüne seriyorum. Soyut unsurları kullanarak, zamanın akışına meydan okuyan duygusal anları donduruyor ve izleyicileri düşünmeye, hissetmeye ve içsel yolculuklarına çıkmaya davet ediyorum.